Bu Blogda Ara

10 Kasım 2011 Perşembe


KÖROĞLU ve YAYLA KÜLTÜRÜ
CANLANDIRMA VE YAŞATMA PROJESİ
ÇALIŞTAY PROGRAMI 2011

23-24  Eylül  2011
Kıbrıscık BOLU

Geleneksel Yayla Mimarisi ve Yayla Sorunları :
Örnek Abant Yaylaları

Prof. Dr. Mehmet Tunçer
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü Başkanı,
Anahtar Kelimeler: Yayla Mimarisi, Abant Gölü Tabiat Parkı, Uzun Devreli Gelişme Planı, Kaçak Yapı, Koruma, Onarım,
Özet: Bu bildiri kapsamında; Abant Gölü Tabiat Parkı içerisinde yer alan yaylaların mimarisi, sosyal ve kültürel özellikleri ile yaylalarda karşı karşıya kalınan çevre sorunları ve kaçak yapılaşma konuları ele alınmıştır. Bolu İli Çevre  Düzeni Planı ve Abant UDG Planı’nda yaylalara ilişkin kararlar değerlendirilerek, yaylaların korunarak sürdürülebilir kullanımına ilişkin öneriler geliştirilmiştir.
Summary: This paper is about Plateau Villages (Yayla Yerleşimi) of “The Lake Abant Nature Park”, located in the highlands, its architectural, social and cultural characteristics. The environmental problems being faced by the plateau villages and illegal constructions which were discussed in Bolu Environment Plan of Bolu Province and Abant Long Term Development and Preservation Plan. By evaluating decisions on those Plans, the Paper aimed to develop recommendations for preservation and sustainable use.

I.                    Tanım ve Amaçlar

Yaylalar, hukuk literatüründe “...bir ya da birkaç köy, kasaba, şehir halkının .hayvanları ile birlikte yaz mevsimini geçirdikleri, kadimden beri bu şekilde kullanılan, mülk edinilmeyen ve zilyetlikle kazanılmayan yüksek arazi parçalarıdır” şeklinde tanımlanmaktadır.

Boludaki başlıca yaylalar Değirmenözü, Gölcük, Saraycık, Üstyaka, Sarıalan, At, Aladağ, Abant yayla guruplarıdır. Ayrıca ilin tüm ilçelerinde birçok yayla vardır. Abant Gölü Tabiat Parkı Ormanlarının tamamı; Bolu ili sınırları içerisinde bulunmaktadır. Yaylalar Orman Kanunu ve Milli Parklar Kanunu’ na göre kamu mülkiyetindedir.
Çevre ve Orman Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından; Abant Gölü Tabiat Parkı’ndaki mevcut yoğun kullanım ve yaylacılık faaliyetlerinin denetim altına alınarak, koruma-kullanma dengesi içerisinde, Tabiat Parkı’nın ana kaynak değerlerinin korunması, devamlılığının sağlanması ve buraların gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlayacak şekilde arazi kullanım ve diğer eylemsel kararların geliştirileceği “Uzun Devreli Gelişme Planı” hazırlanmıştır.
Bu çalışmada örnek olarak Abant Tabiat Parkı içerisindeki 4 yayla ele alınmıştır.  2001 – 2003 Yıllarında hazırlanan “Abant Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı” çalışmaları için Abant için hazırlanan bölümlerden ve yapılan anket çalışmaları, arazi saptama ve belgeleme çalışmalarından yararlanılmıştır[1].
Bu kapsamda yaylalarda kaçak yapılaşmanın önlenmesi ve eski yapıların onarım ve turizm amaçlı kullanımına yönelik öneriler geliştirilecektir.

II. ABANT TABİAT PARKI İÇİNDE YER ALAN YAYLALAR
Abant Gölü Tabiat Parkı Bolu ili, Mudurnu ilçesi sınırları dahilinde yer almaktadır. 1196,5 Ha büyüklüğe sahip Tabiat Parkı sınırları içerisinde mevcut köy yoktur, ancak Tabiat Parkı civarındaki Sarıyer, Örencik, Pelitözü ve Samat Köylerine ait Sarıyer, Örencik ve Samat Yaylalarının tamamı ile Pelitözü Yaylasının küçük bir bölümü Tabiat Parkı sınırları içinde kalmaktadır. Yayla yerleşimlerine yönelik araştırmalar yerinde birebir saptama ve fotografik belgeleme çalışması ile tamamlanmıştır[2].
Abant Gölü ve yaylarına ilişkin detaylı çalışmalar yapılmıştır. Yaylalarda bire bir arazi kullanımı, yapı kalitesi ve niteliği, kat yüksekliği, onarım gereksinimlerine ilişkin saptama ve belgeleme çalışmaları yapılmış ve elde edilen bulgular raporun ilgili kısımlarında verilmiştir. Bu çalışmalar Pelitözü yaylasının Tabiat Parkı sınırları içerisine girmeyen kısmı için de yapılmıştır.
Yine yaylalarda ve Tabiat Parkı civarında bulunan mahallelerde anket çalışmaları yapılmış ve anket sonuçları değerlendirilmiştir. 

Şekil 1. ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI İÇİNDE YAYLALAR (Özel Proje Alanları)

Abant Gölü Tabiat Parkı arazi kullanım özelliklerini tespit etmek için, sahada bire bir çalışmalar yapılmış, mevcut arazi kullanımı ile ilgili veriler hava fotoğrafları ve arazi gözlemleri ile harita üzerine koordinatlı olarak aktarılmıştır. Özellikle Tabiat Parkı sınırları içindeki yaylalarda yayla evlerinin konumları fotoğraflanmış ve yaylalara ilişkin fotoğraf albümü oluşturulmuştur.
Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu yetkilileri ile birlikte yapılan arazi çalışmaları sonucunda da Tabiat Parkı içerisinde kayda değer bir arkeolojik buluntuya rastlanılmamış, ancak hemen sınır dışında, kuzeybatıda Pelitözü yaylası eteklerinde yarı tahrip olmuş, açılmış birbirine yakın konumda üç tümülüs saptanmıştır. Bu tümülüsler Kültür Bakanlığı’nca tescilli değildir. Bu kesimde detaylı araştırma ve gerekirse kazı çalışması yapılmalıdır.

III. ABANT TABİAT PARKI YAYLA EVİ MİMARİSİ
Yaylalar kamu mülkiyetindeki alanlardır. Eskiden buyana (atadan kalma) hak sahipliliği sürmektedir. Yaylalardaki yapıların parsel içindeki konumu genellikle yola bakan cephelerde yer alan yapılar şeklindedir, yer yer bahçe içinde ve bahçe gerisinde yapıların konumlandığı görülmektedir. Yapılar genellikle topoğrafyaya uygun yerleştirilmiş ve birbirleri ile bir ahşap, kaba yonu taş çit/duvar ile ayrılmışlardır. Yapı ortalama büyüklükleri 45 – 65 m2 arasında değişmekte, yeni yapılan yapılarda bu ölçüler dışına taşılmaktadır. Parsel büyüklükleri 60-80 m2 ile 150-200 m2 arasında değişkenlik göstermektedir. Belirgin bir parselasyon düzeni bulunmamakla birlikte yapılar arasındaki sınırlar genellikle belirlenmiştir. Yapıların yükseltilmiş zemin katları ahır ve depo olarak kullanılmakta, topoğrafyaya uygun yerleştirilmiş giriş katları da barınma amaçlı kullanılmaktadır. Yapıya bitişik olarak ahşap derme çatma malzeme ile inşa edilmiş saman, tezek, odun vb depolama amacı ile kullanılan müştemilat ve bazen bahçe içinde tandır, tuvalet gibi müştemilat yapıları da yer almaktadır. Her yaylada 1 adet bakkal ve cami bulunmaktadır.
Bölgenin yoğun orman dokusu ile kaplı olması, Yayla evlerinin inşaasında ağırlıklı olarak ahşap kullanımına sebep olmuştur. Kâgir malzeme ise daha ziyade cami, han, hamam gibi kamu binalarında, ahşap evlerin su basmanlarında kullanılmıştır. Yayla evleri ahır + tek katlı, çatı eğimi en çok % 45 olan beşik çatılı yapılardır. Çatılarda en çok 1,5 metreye ulaşan saçak bulunmaktadır. Ahırların bulunduğu zemin kagir, 1 katlar ise ahşap veya çelik karkas inşa edilmektedir.
Zemin kotlarda genellikle büyükbaş hayvan barındırılmakta, bazen üst kata giriş ayrı düzenlenmektedir. Hayvan ahırları bazen ayrı ve genellikle evin altında geleneksel olarak düzenlenmektedir. Koku, sinek vb. çevre sorunu için önlemler alınması zorunludur. Katta max. 1,5 metreye ulaşan çıkmalar bulunmaktadır. Katlarda gömme veya açık veya cumba nitelikli açık veya kapalı balkonlar yer alır.
Şekil 2. YAYLA EVİ STRÜKTÜRÜ (Örencik Yaylası)

Karkas içi dolgu malzemesi zemin katlarda moloz ve/veya yontma taş (veya sonradan çimento) harçlı sıva ile kaplanmış tuğla vb taşıyıcı malzemeden oluşmaktadır. Çatılar oluklu saç vb metal kaplanmaktadır. Merdiven ve balkon korkuluklarda ahşap, pencereler ve kapılarda ahşap kepenk / kapak  kullanılmaktadır. Ahşap veya çelik karkas strüktür ahşap kaplama malzemesi ile kaplanmaktadır.

IV. YAYLALARDAKİ KAÇAK YAPILAŞMALAR VE YAYLA SORUNLARI
Ancak Samat, Sarıyer, Örencik ve Pelitözü Yaylaları günümüzde artık geleneksel yaylacılık faaliyetlerinden öte anlam taşıyan gelişmelere sahne olmaktadır. Yaylalarda son dönemlerde konaklama amaçlı kaçak yapılaşmaların olduğu gözlenmektedir. Yayla evlerinden bazıları bir-iki oda ilavesi ile yenilenmiş ve bu ilave mekanların pansiyon olarak kullanılması hedeflenmiştir. Özellikle TEM otoyolu’nun hizmete açılması sonrasında gelişen genel bir eğilim olarak, yaylalarda büyükbaş hayvancılığın yanı sıra, konaklama hizmeti vererek yayla evinden yararlanılması amacı ile yapılan bu ilaveler ve kaçak yenilemeler, mühürlenerek engellenmiştir.  Bu alanlardaki kaçak yapılaşmanın önlenmesi ve bu kesimlerin Abant Gölü Tabiat Parkı’nda korunmuş birer geleneksel yayla örnekleri olarak planlanması büyük önem arz etmektedir.
Yayla sakinleri ilkbaharla birlikte gerek küçük baş, gerekse büyük baş hayvanlarıyla sonbahara kadar burada barınmaktadırlar. Otlatma mevcut meralarda ve alpin zonlarda plansız ve başıboş bir tarzda yapılmaktadır. Ayrıca burada yaşayan halk, yakacak temini, çıra toplama ve çıkarma gibi orman ağaçlarına zarar verebilecek davranışlarda bulunabilmektedir [3].
Çevre halkının usulsüz ve plansız otlatma, çıra toplama ve çıkarma tali ürünlerden (mantar, çilek, kuşburnu, salep, üvez, ahlat) düzensiz bir şekilde yararlanıldığı gibi, ziyaretçi yoğunluğunun aşırı olduğu günlerde piknik ateşleri için yakacak teminiyle zararlar getirebileceğinden bahsedilebilir.
Diğer taraftan oluşan turizm potansiyeli çerçevesinde mevcut otellerde yılın on iki ayında gerek eğlence – dinlenme, toplantı ve sportif amaçlar ile, iç ve dış turizme dönük konaklamalar, tur turizmi ve çevre köy – ilçe ve illerden günübirliğine gelenler oldukça yoğunlaşmaktadır. Bu kişilerden bazıları, Göl ve çevresinde kendiliğinden disiplinsiz iş aramakta, marjinal sektör denilebilecek satıcılar gelmekte ve dolayısıyla sorunlar oluşmaktadır.
·      Yaylalardaki hayvanlardan gelen dışkıların yıllarca göle bu su vasıtasıyla karışması sonucu burada gölün en büyük turbalık alanı oluşmuştur.
·      Keza Yaylaların çevresindeki akar ve durgun su kıyılarına atılan evsel atıklar da lokal olarak ve ilkbaharda suyla süpürüldüklerinden dolayı tüm olarak olumsuz etkilere neden olmaktadırlar.
·      Abant ve çevresi köylülerinin yaylalara Mayıs ayı ile birlikte göçü sonucu ağır bir otlatma faaliyetine maruz kalmaktadır. Bu durum ise Abant Gölü Tabiat Parkı bitki türlerinin azalmasına sebep olmaktadır. Örneğin, Tetragonolobus maritimus (L.) Roth türü Uçar’ ın tez çalışması sürecinde 1994 yılında az sayıda toplandığı, ancak ağır otlatma sonucu 1995’ te bu türe rastlanmadığı belirtilmektedir.  Bu nedenle Mayıs ayında başlayan sığır istilasının Göl çevresinde, tür sayılarının azalmasında ve bununla birlikte Göl çevresindeki turistik faaliyetin de olumsuz etkilenmesine sebep olduğu düşünülmektedir.

Yaylalarda son dönemlerde artan kaçak yapılaşmaların özellikle Samat, Örencik ve Sarıyer yaylalarının yaylak mevsimlerde değil sürekli yerleşim amacıyla kullanıldığını göstermektedir. Hava Fotoğraflarının değerlendirilmesi sonucunda 1984 - 1994 yılları itibariyle Samat, Örencik ve Sarıyer yaylalarında yer alan yapı sayıları aşağıdaki tabloda verilmiştir.

TABLO 1 : ABANT GÖLÜ TABİAT PARKINDA YER ALAN YAYLALARIN 1984 – 1994  YILLARI İTİBARIYLE YAPI SAYILARI
YAYLALAR
YAPI SAYISI
1984 Yılı
1994 Yılı
Samat Yaylası
69
100
Örencik Yaylası
77
89
Sarıyer Yaylası
43
40
Toplam
189
229
Kaynak : Abant Uzun Devreli Gelişme Planı, Araştırma Raporu, 2002.

Samat Yaylasında yapılan yayla evleri  hakkında 2873 Sayılı Milli Parklar Kanunu’nun 14. Mad. delaletiyle, 20 ve 21. Maddelerinin uygulanması istemiyle Kamu Davası açılmıştır. Kaçak yapılaşma eylemleri, hem Milli Parklar Kanunu (2873)  hem de Orman Kanunu’nun (6831) 93/1 ve 111. Maddeleri kapsamında suç oluşturduğu için, önce Orman Muhafaza memurları tarafından zabıt tutulmakta ve inşaatlar mühürlenmekte, daha sonra fiil hakkında Mudurnu Cumhuriyet Başsavcılığının iddianameleri ile kamu Davaları açılarak Mudurnu Sulh Ceza Mahkemesi tarafından yargılamalar yapılmaktadır.
Şekil 3. SAMAT YAYLASINDA ÇÖKMÜŞ BİR YAYLA EVİ
Samat Köyü Yaylasında Köy Kurulunun köyde hayvan otlatmayı yasaklaması nedeni ile yaylalara rağbet artmaktadır. Yerel yayla evleri taş duvar üzerine ahşap kütüklerden inşa edilmektedir, ancak kaçak yapıların bir çoğu kalıcı nitelikte betonarme yapılardır ve mülk edinme amacını taşımaktadır.
Mudurnu Cumhuriyet Başsavcılığı emirleri ve ekindeki yazılara konu olan Mudurnu Samat, Örencik ve Sarıyer Yaylalarında daha önce suç tutanağı tutulan ve kullanımdan men’i için mahkeme kararı tebligatı yapılan şahısların yayla evleri görevli memurlar tarafından teker teker dolaşılmış ve evlerin tahliye edilerek kullanılmaması istenmiştir. Ancak yayla evi sahiplerinin evlerini tahliye etmedikleri belirtilmektedir.
01.02.03 Ağustos 2000 tarihlerinde Örencik, Samat ve Sarıyer Yaylalarındaki kaçak yapılan yayla evleri kullanımdan men edilerek mühürlenmiştir. Ayrıca, Köy Muhtarlıklarına Milli Park Başmühendisliği tarafından yaylalardaki kaçak yapıların kontrolü ile tahliye edileceği resmi yazı ile bildirildikten sonra bu tahliye işlemini durdurmak için 31.07.2000 tarihinde köylerde şap hastalığı var şeklinde müracaat etmişlerdir [4].
Yaylalarda ikamet edenlerin tamamının daimi yaylada ikamet ettikleri ve yayla evlerini pansiyon olarak kiraya vererek para kazandıkları saptanmış ve kullanımdan men edilmişlerdir.
Abant Gölü Tabiat Parkı içindeki yaylalardaki usulsüz yapılaşmalar zabıt tutularak mahkemeye intikal ettirilmektedir. Ancak, yaylada yaşayan hukuka saygılı vatandaşlar hayvancılıkla uğraşmakta ve bu  kaçak yapılaşmalar onları da etkilemektedir.
Usulsüz yapılaşmaların kesinleşen mahkeme kararlarının uygulanması için jandarmadan yardım istenmiştir. Tabiat Parkı içerisinde ahşap eski yayla evi çökenler, eskiden beri yaylak ve kışlaklardan yararlanan vatandaşların zor durumda kalmamaları için diğer bölgelere emsal oluşturacak örnek bir yapı sistemi belirlenerek bir proje geliştirilmesi, yerleşim yerlerinin ve sınırlarının belirlenmesi, hak sahiplerinin belirlenmesi gerekmektedir [5]

IV.1. YAYLA YERLEŞİMLERİNDE ÇEVRE SORUNLARI
Abant Gölü Tabiat Parkı; yaylalardaki turizme yönelik talep ve kaçak yapılaşmalar, göl kıyısındaki turbalaşma ve sazlıklara kadar, çevresel ve sosyal sorunların arttığı, 2010 yılında Bolu Valiliği İl Özel İdaresi tarafından yapılan ve Abant tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı kararlarına tamamen aykırı karar ve uygulamalarla giderek doğal yapısı tahrip edilmekte olan korunması gerekli bir doğa parçasıdır.
Sadece Abant çevresinde değil, hemen tüm yaylalarda son dönemlerde görülen kaçak yapılaşmalar beraberinde bu yaylaların yaylak mevsimlerde değil sürekli yerleşim amacıyla kullanılmasını getirmiştir. Abant yaylalarında 2002-2003 yıllarında toplam 230 yapı bulunmakta, özellikle yaz aylarında yaklaşık 1000 kişi yaylalarda yaşamaktadır. Yaklaşık 100 m3/gün atık su sızdırmalı fosseptikler yoluyla bertaraf edilmektedir. Yer altı suları ve dereler aracılığıyla bu kirleticilerin göle ulaşması muhtemeldir. Bu nedenle yaylalarda kullanılan fosseptiklerin mutlaka ilgili standartları sağlayan yapıda olması sağlanmalı, fosseptiklerden alınan arıtılmamış sular kesinlikle bir alıcı ortama değil, sonu arıtma ile biten bir şebekeye boşaltılmalıdır. Yaylalarda giderek artan kaçak yapılaşmalar da hem uzaktan, hem de yayla içlerinde görsel kirliliğe neden olmaktadır.
Yaylalar çevresindeki akar ve durgun su kıyılarına atılan evsel atıklar da lokal olarak ve ilkbaharda suyla süpürüldüklerinden dolayı tüm olarak olumsuz etkilere neden olmaktadırlar.
Abant ve çevresi köylülerinin yaylalara Mayıs ayı ile birlikte göçü sonucu ağır bir otlatma faaliyetine maruz kalmaktadır. Bu durum ise Abant Gölü Tabiat Parkı bitki türlerinin azalmasına sebep olmaktadır.
Abant Gölü Tabiat Parkı alanı yoğun turistik, yaylacılık ve avcılık aktiviteleri altında birtakım olumsuz etkilerle karşı karşıyadır. Dolayısıyla bu olumsuz etkiler park alanı içinde ve özellikle göldeki tür zenginliğinin kaybına yol açabilir. Kaldı ki geçmiş zamanlarda -geyik avlanmasının yasak olmadığı yıllarda- geyik popülasyonunda önemli düşüşler görülmesi ve bölgede geyik neslinin tükenme tehlikesiyle karşılaşması bu olumsuz etkilerin doğal bir sonucudur. 

V. Yayla Anketleri DeğerlendirİLmesi
Abant Gölü çevresinde yer alan Samat, Örencik ve Sarıyer yaylalarında Muhtarlar ve Köy ileri gelenlerine  sosyal anket uygulaması yapılmıştır. Ayrıca, Köy Ürünleri satış Merkezi’nde çalışanlar ile görüşülmüş ve sosyal anket sorgulaması yapılmıştır[6].  Burada, sadece yaylaların mimari ve yerleşme özelliklerine ve bunu belirleyen sosyo-ekonomik yapıya ilişkin kısmı değerlendirmeye alınmıştır.
Tabiat Parkı sınırları içerisinde mevcut köy yoktur. Ancak en yakın köylere ait Sarıyer, Örencik ve Samat Yaylaları vardır. Sarıyer ve Örencik Yaylaları, Parkın kuzeybatısında, Samat Yaylası ise Parkın doğusunda yer almaktadır. Örencik yaylasında 54 hanede 150 – 200 kişi, Sarıyer yaylasında 41 hanede 100 – 125 kişi, Samat yaylasında 101 hanede 300 – 350 kişi Nisan – Ekim ayları arasında yaylamaktadırlar.
Parka en yakın köylerde bu yaylalara ait olan Örencik köyü 80 hanede 300 – 350 kişi, Sarıyer köyünde 53 hanede 150 – 200 kişi, Samat köyünde 143 hanede 550 – 600 kişi yaşamaktadır. Yapılan anket çalışmalarına göre, Örencik, Sarıyer ve Samat yaylarının ilişkide bulunduğu merkezlerin başında Bolu ve Mudurnu gelmektedir. Bu merkezlerin yanında yaylaların birbirleriyle ve Abant’la ilişkileri ekonomik, sağlık ve eğitim amaçlıdır.
Yine anket sonuçlarına göre, yaylalarda yaşayan hanelerin % 100’ ü hayvancılıkla geçinmektedir. En kalabalık sürüye sahip ailenin hayvan sayısı 100 civarında olmakla birlikte, hiç hayvanı olamayan hane yok denecek kadar azdır. Yaylalarda yaşayanların % 60’ı, üreme miktarındaki artış, hayvan satışındaki artış ve hayvan yemindeki artış gibi nedenlerle hayvan sayısının arttığını belirtirken, % 40’ ı barınak problemlerinden dolayı hayvan sayısının azaldığını belirtmektedir. Yapılan anketlerden ve birebir yapılan görüşmelerden, hayvancılığın yaylalarda yaşayanlar için, tek geçim kaynağı olması nedeniyle, çok önemli olduğu anlaşılmaktadır.
Anket çalışmaları sonuçlarına göre, tarım ve hayvancılık dışında yaylalarda yaşayanlar genellikle turizm sektöründe çalışmaktadırlar. Örencik yaylasında 15 kişi otelde; garson, belboy, recepsionist olarak, 25 – 30 kişi satış ya da faytonculuk gibi ticaret faaliyetlerinde çalışmaktadırlar. Samat yaylasında, 20 – 25 kişi otelde, 20 – 25 kişi tavukçuluk işinde, 20 – 25 kişi de ticaret faaliyetlerinde çalışmaktadırlar. Sarıyer yaylasında ise, 3 kişi öğretmen olarak görev yapmaktadır.
Anket sonuçlarına göre, yaylalarda yaşayanların % 80’ e yakın bir kısmı yaylalarının, çevresel duyarlılığı yüksek bir bölgede yer aldığını bilmektedir. % 90’a yakın bir kısım Abant’ a gitmekte ve Abant’ın önemini bilmektedir. Ancak yaylalarda yaşayanların sadece % 40’ a yakın bir kısmı yakın çevrede bulunan doğal nitelikli alanları bilmektedir.
Sarıyer, Örencik ve Samat yaylarında yaşayan kişilere yapılan anketler sonucunda, yaylaların mevcut durumuna ilişkin bilgilere ulaşılmıştır. 

a) Sosyal Yapı
Yaylalarda eğitim düzeyine bakıldığında Örencik ve Sarıyer yaylasında yaşayanların % 100’ ü ilköğretim bitirmiş olup, okuma yazma bilmektedirler.
Yaylalarda ciddi bir sağlık problemi yaşanmamakla birlikte, genellikle romatizma, bronşit ve govarta hastalıkları; hayvanlarda ise şap hastalığı görülmektedir.

b) Tarımsal Faaliyetler
Tarımsal faaliyetlere bakıldığında, yaylalarda sulu tarımın yapılmadığına, üç yaylada da kuru tarımın yapıldığını görmekteyiz. Mera ve otlak alanlarının yer aldığı yaylalardan sadece Sarıyer yaylasında 1 adet sera bulunmaktadır. Samat yaylasındaki 8-10 hane dışında topraksız hane bulunmayıp, çiftçilerin % 40’ ı ortalama 50 dön. toprağa sahiptir. Örencik yaylasında en büyük toprak sahibi 100 dön. toprağı sahipken, Sarıyer yaylasındaki toprak sahibi 75 dön. toprağa sahiptir.
Yaylalarda kadınların tarım dışında yaptığı işler ise genellikle hayvancılık, köy ürünleri (peynir, tarhana vb.) üretmek, el işleri yapmaktır.

c) Yayla İçi ve Yaylalar Arası İlişkiler
Yaylalarda Haziran’ ın son haftasında Hacet Bayramı yapılmaktadır. Bu bayramda güreş, at yarışı yapılmakta, mevlut okunmakta ve pilav yenmektedir.

d) Göç Durumu
Yaylalarda önemli bir göç durumu görülmemektedir. Örencik yaylasından Bolu’ ya mevsimlik, memur ya da inşaat işçisi olarak giden,  Samat yaylasından ise mevsimlik, otellerde garson ya da belboy olarak çalışmak için Antalya ya da İstanbul’ a giden olmaktadır.

e) Yaylalar ile ilgili Sorunlar
Yapılan anket ve birebir görüşmelerden çıkarılan yayla sorunları önem sırasına göre şöyledir:
-          Yayladaki evlerin mühürlü olması
-          Hayvancılık için alan yetersizliği
-          Su sorunu
-          Köy ürünlerinin satışı için mekan eksikliği / yetersizliği
-          Cami eksikliği

V.1. Örencik Köyü ve Yaylası
Köyde bulunan eski harabe ve kalıntılardan dolayı, Ören yeri anlamında köye Örencik adı verilmiştir. Mudurnu İlçesi’nin kuzeyinde yer alan Abant Dağları’nın güney yamacında, Mudurnu Ovası’nın kıyısında düz bir alanda kurulmuştur. Köy Mudurnu ilçesine 17 km., Mudurnu - Bolu karayoluna 7 km. uzaklıktadır. Yolu asfalttır. Abant Gölü’ne yakın bir yaylası mevcuttur. Yaz başlarında köy aileleri yaylaya göç ederek, harman zamanına kadar buradaki otlaklarda büyük ve küçük baş hayvanlarını otlatırlar.
İki mahalleden oluşur. Köyde 82 hanede 206 kadın 200  erkek olmak üzere 406 kişi yaşamaktadır [7].
Köyün kuzeyinde az miktarda orman mevcuttur, ancak orman üretiminden bir gelir sağlanmamaktadır. Tarım ve hayvancılık köyün en önemli gelir kaynağıdır. Buğday, arpa, fiğ, pancar yetiştiriciliğinin yanında patates ekimi de yapılır. Hayvanlardan besi tavukçuluğunun yanında son yıllarda süt verimi yüksek büyükbaş hayvan besiciliği de yapılmaktadır.
Köyde 2 ilkokul ve lojman, 2 adet cami, 2 imam evi, 1 adet PTT acentesi, 6 adet çamaşırhane bulunmaktadır. Köyde her yıl Hacet Bayramı yapılır. Geniş, düz ve tamamen çimen kaplı olan Örencik Yaylasının etrafındaki tepelerde, yamaç paraşütü eğitimleri ve tecrübeli pilotların katıldığı uçuş turları yapılmaktadır [8].
Köy halkının bir kısmı Abant otelleri ve diğer turistik tesislerde çalışmaktadır. Ayrıca hayvansal ürünlerin bir kısmı da Abant’ daki turistlere satılarak gelir elde edilmektedir.
Örencik Yaylası’nda yapı ölçeğinde yapılan inceleme sonucu, 5 adet yapının yüzeysel onarım gerektirdiği, 23 adet yapıya yalnızca malzeme onarımının yeterli olabileceği, 55 adet yapının malzeme ve strüktürel onarıma ihtiyaç olduğu, 3 adet yapının da harabe durumda olduğu tespit edilmiştir. Bu tespitlerle Yayla’da özellikle geleneksel nitelikli yapıların çoğunun malzeme ve strüktürel anlamda onarıma gereksinimi olduğu ortaya çıkmıştır[9].

V.2. Samat Köyü ve Yaylası
Köyün ilçeye uzaklığı 17 km. dir. Bunun 7 km.si stabilize yolla Mudurnu - Bolu karayoluna bağlıdır. Köyün tarihi ile ilgili önemli bir bilgi bulunmamaktadır. Mudurnu ilçesinin kuzeyinde Abant Dağları üzerinde olan Dikmen Tepesi eteklerinde kurulmuştur. Arazinin bazı bölümleri genelde engebelidir. Bölgenin özelliklerini taşır. Kuzey ve kuzey - doğusu ormanlıktır. Mahalle kenarından geçen, ilkbaharda karların erimesi ile çoğalan küçük bir dere akar.
Tarım arazisi halkın ihtiyacını karşılar. Bir miktar da sebze yetiştiriciliği yapılır. Tarım ürünlerinden buğday, arpa, yulaf, fiğ, yonca yetiştirilir. Ayrıca patates yetiştirilir. Orman istihsali azdır. Bazı yıllar hiç yapılmaz. Büyükbaş hayvancılık ve süt inekçiliği gelişmiştir. Her gün düzenli olarak süt satışı yapılır. Küçük baş hayvanlardan koyun beslenir.
Halkın diğer bir geçim kaynağı da turizmdir. Abant Gölü Tabiat Parkı’ndaki tesislerde köyden yüze yakın kişi çalıştığı belirtilmektedir. Ayrıca hayvansal ürünleri ve el sanatlarını burada turistlere satarak önemli bir gelir sağlarlar.
Köy, Yeni ve Dere Mahalle olmak üzere iki mahalleden oluşur. Her iki mahallede de besi tavukçuluğu son yıllarda giderek gelişmiş ve üretim artmıştır. Halkın en önemli gelir kaynağı olmuştur. Köy nüfus bakımından ilçenin en büyük köylerindendir. Nüfusu 704’tür. Bunun 370’i kadın, 334’ü erkektir. Hane sayısı ise 138’dir. Mahallelerde yerleşim yenidir. Yeni Mahalleye 1944 depreminden sonra, Dere Mahalleye ise 1973 yılından sonra yerleşilmiştir [10].
Köyün Abant Gölü’ne 100 m. uzaklıkta çok güzel bir yaylası bulunmaktadır. Haziran başından Temmuz ortalarına kadar bu yaylaya göç yapılır. Yayla evleri son yıllarda eski özelliğini kaybetmiş, yeniden betonarme olarak kaçak inşa edilmeye başlanmıştır. Eski ahşap evler giderek azalmaktadır. Yaylada bir cami ile üç adet çeşme mevcuttur. Köyde her yıl yaz mevsimi başlarında Hacet Bayramı yapılır. Ayrıca Dere Mahallede sonbaharda Türbe Bayramı yapılır.
Köyde 5 sınıflı bir ilkokul ve öğretmen lojmanı, iki adet cami, iki adet imam lojmanı, inşaatı bitmiş durumda PTT binası ile altı adet çeşme, beş adet çamaşırhane bulunmaktadır. Bolu - Mudurnu yolu üzerinde Örencik, Samat, Sarıyer ve Çepni Köylerinin ortaklaşa kurdukları bir un fabrikası vardır. Köyde ayrıca bir adet el ile ağaç çekme tezgahı mevcuttur. Bu tezgahta merdiven korkuluğu, çocuk arabası ve buna benzer araç ve gereçler yapılır.
Samat Yaylası’nda yapı ölçeğinde yapılan inceleme sonucu, 39 adet yapıya yalnızca malzeme onarımının yeterli olabileceği, 64 adet yapının malzeme ve strüktürel onarıma ihtiyaç olduğu, 4 adet yapının da harabe durumda olduğu tespit edilmiştir. Bu tespitlerle Yayla’da özellikle geleneksel nitelikli yapıların çoğunun malzeme ve strüktürel anlamda onarıma gereksinimi olduğu ortaya çıkmıştır[11].

V.3. Sarıyer Köyü ve Yaylası
Mudurnu İlçesinin kuzeyinde Abant Dağları eteğinde kurulmuştur. 1957 yılında meydana gelen depremden sonra bugünkü yerine kurulmuştur. İlçeye Bolu - Mudurnu karayolundan ayrılan stabilize bir yolla bağlı olup, ilçeye 12 km. uzaklıktadır. 44 hanede 231 kişi yaşamaktadır.

Şekil 4. SARIYER YAYLASI ve ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI GENEL GÖRÜNÜMÜ

Tavukçuluk yaygın bir şekilde yapılmakta ve halkın en önemli geçim kaynağını oluşturmaktadır. Ayrıca süt inekçiliği gelişmiştir. Süt ve süt mamulleri turistik Abant yöresine gelen turistlere satılmaktadır. Sebze ve meyve yetiştiriciliği de ileri durumdadır. Tarım ürünlerinden buğday, arpa, fiğ, patates ve şekerpancarı yetiştirilir.
Köy, bir plana göre yapılanmıştır. Bir ilkokul ve öğretmen lojmanı ile camisi mevcuttur. Örencik ve Samat köyleriyle birlikte ortaklaşa kurulan bir un fabrikası bulunmaktadır. Abant Dağları’nda köye ait bir yayla vardır. Köylüler her yıl yaz aylarında bu yaylaya göç ederek hayvancılık eylemlerini sürdürürler. Köyde her yıl Hacet Bayramı yapılır [12].
Sarıyer Yaylası’nda yapı ölçeğinde yapılan inceleme sonucu, 23 adet yapıya yalnızca malzeme onarımının yeterli olabileceği, 14 adet yapının malzeme ve strüktürel onarıma ihtiyaç olduğu, 5 adet yapının da harabe durumda olduğu tespit edilmiştir. Bu tespitlerle Yayla’da özellikle geleneksel nitelikli yapıların çoğunun malzeme ve strüktürel anlamda onarıma gereksinimi olduğu ortaya çıkmıştır[13].


VI. YAYLALARIN HUKUKSAL DURUMU
Bu bölüm; Abant Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı araştırma ve sentez raporları için tarafımdan hazırlanan “Abant Yaylaları Hukuksal Durumu” başlıklı araştırmadan yararlanılarak hazırlanmıştır.
Yaylalar, hukuk literatüründe “...bir ya da birkaç köy, kasaba, şehir halkının hayvanları ile birlikte yaz mevsimini geçirdikleri, kadimden beri bu şekilde kullanılan, mülk edinilmeyen ve zilyetlikle kazanılmayan yüksek arazi parçalarıdır” şeklinde tanımlanmaktadır.
1958 tarihli Arazi Kanunu’nun 101. Maddesi ile yaylalar; “Metruk Arazi” olarak tanımlanmış ve sahibinin hazine olduğu, alınıp satılamayacağı, tapu ile bir kimseye tasarruf ettirilemeyeceği, ancak “kullanma-yararlanma” hakkının bir veya birkaç kişiye veya köy yahut kasabaya bırakılabileceği hüküm altına alınmış idi. Ancak, 28 Şubat 1998 tarihinde yürürlüğe giren Mera Kanunu’nda Arazi Kanunu’nun 11. Maddesi’ndeki “meralar” ibaresi çıkarılmıştır.
Mera Kanunu’nun 3. Maddesi’nde yaylaklar, çiftçilerin hayvanları ile birlikte yaz mevsimini geçirmeleri, hayvanlarını otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yerler olarak tanımlanmaktadır. Bu alanların, özel mülkiyete geçirilemeyeceği, ancak kullanım hakkının kiralanabileceği hükmü getirilmiştir. Mera Kanunu’nun 14/b, 20, 30-a/7 ve 35. Maddeleri, yayla turizmi ile ilgilidir.
-          Mera Kanunu’nun 14 Maddesi (b) fıkrasında, turizm yatırımları için zorunlu olan yerlerin tahsis amacının değiştirilebileceği ve hazine adına tescil edileceği,
-          20. Maddesi’nde, valiliklerden izin alınarak mandıra, suluk, sundurma, süreklilik göstermeyen barınak ve ağıllar ile, Turizm Bakanlığı’nın talebi üzerine turizme açılması uygun görülen bölgelerde ahşap yapılar dışında ev, ahır ve benzeri inşaatlar yapılamayacağı, hükmü yer almaktadır.
31 Temmuz 1998 tarihinde yürürlüğe giren Mera Yönetmeliği’nde ise, turizm amaçlı tahsis amacının değiştirilmesi için, ÇED Raporu ve Turizm Alanı ilanı koşulu getirilmektedir.
Medeni Kanunu'nun 641 ve 912 maddeleri, yaylaları “yararı kamuya ait olan mallar” olarak tanımlanmış, devletin hüküm ve tasarrufu altında olan bu yerlerin tapuya tescil edilemeyeceğini hükme bağlamıştır.
Günümüzde yaylalar, gelenekselleşmiş olarak (teamül gereği), ortak yararlanma ilkesi doğrultusunda bir çeşit “iştirak halinde mülkiyet” benzeri kullanım statüsüne göre işletilmekte ve kullanılmaktadır. Buna göre yaylalardaki “yaylak evleri, ağıl ve benzeri tesisler” köy halkının uygun görmesi üzerine bugüne kadar yapılagelmiş ve halen yapılmaktadır. Yargıtay kararlarında, mülk edinme amacına yönelik olmadığı taktirde yaylalarda ağıl, barınak ve benzeri tesisler yapılmasının mümkün olduğu belirtilmektedir.
6831 Sayılı Orman Kanunu’nda “Devlet Ormanı içinde her türlü bina, ağıl, barınak yapılması ve tarla açılması”  yasaklanmıştır [14].
 “Bu Kanunun 17. Maddesi’nde yasak edilen fiilleri işleyenler veya izne bağlı işleri izinsiz yapanlar 6 aydan 1 yıla kadar hapis ile cezalandırılacağı”[15], 111. Maddesinde ise; “Bu Kanunun 3. Maddesi ile Orman Rejimi altına alınan yerlerde ve 23, 24, 25. Maddeler gereğince Muhafaza Ormanı ve Milli Park olarak ayrılmış ormanlarda ormana müteallik suçları işleyenlerin müstahak olacakları cezaların iki misli olarak hükmolacağı”
öngörülmüştür ”.
Ayrıca, 2873 Sayılı Milli Parklar Kanunu’nun 23. Maddesinde “Abant Gölü ve çevresi Devlet Ormanı olarak 6871 Sayılı Kanun hükümlerine göre yönetilir ve işletilir”  denilmektedir. Buna dayanılarak Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 21.10.1988 Gün ve 3 Sayılı Kararı ile Abant Gölü ve çevresi “Tabiat Parkı” olarak tefrik edilip duyurulmuştur.
Bolu’da ve diğer birçok yerde yaylalarda kaçak yapılaşmalar görülmektedir. Abant çevresinde kaçak yayla evi yapma suçuna konu olan yer, 6871 Sayılı Kanun’un 17. Maddesi kapsamında Devlet Ormanı Statüsüne alındığı ve Bakanlık Kararı ile Tabiat Parkı olarak da belirlendiğinden mahkeme kararlarının uygulanması Yargıtay tarafından da uygun bulunmuştur [16]
Suça konu olan yayla evlerinin 6831 Sayılı Kanunun 93/3. Mad. uyarınca el konulması (müsaderesi) hakkında mahallinde verilen kararlar Yargıtay tarafından uygun görülmüştür.
Orman Kanunu’nda yaylalar; orman açıklıkları ile orman sınırı üzerinde kalan ve bir veya birkaç gün kasaba ahalisinin hayvanları ile birlikte geçici olarak çıkıp, hayvanları otlatmak üzere eskiden beri kullanılan ağaçsız otlu orman içi veya orman dışı münferit yerlerdir.
“.....Bu açıdan bakıldığında kaçak yapılaşmanın olduğu yerin “Yayla” olduğu ve buna göre orman sayılmaması gerektiği görülmektedir. Ancak, Abant Gölü ülkemizin coğrafi hazinesi olarak sayılabilecek çevresi ile tüm ülke halkının ve yabancı turistlerin ilgisini çeken tüm ülke insanları için korunması bir vatan borcu olan yerlerdendir. Bu nedenle yasa koyucu 6831 Sayılı Yasanın 3 üncü Mad. ile yetinmemiş, kendisi direkt olarak 2873 Sayılı Yasa ile, bu yasanın yukarıda açık olarak yazılan 23. Mad.nde Abant Gölü çevresini orman rejimine almıştır. Bir yerin orman sayılabilmesi için orada orman ağaçları bulunması yerin tamamen ormanla kaplı olması kesin koşul değildir. Eskiden orman olan orman toprağının orman sayıldığını bilmekteyiz.
Bunun gibi 6831 Sayılı Kanunun 3 üncü Mad. de ihtiyaca göre bir yerin orman rejimine alınabileceğini bildirmektedir. Kaldı ki yukarıda da açıklandığı gibi Yasa Koyucu 09.08.1983 tarihli olarak çıkarttığı 2873 Sayılı Yasada bu yeri kendisine orman rejimine almış ve Abant Gölü çevresini özel olarak koruma ihtiyacını duymuştur...”[17]
“ .... 2873 Sayılı Yasanın 15 inci Mad. son fıkrası “ bu gibi yapı ve tesislere hiçbir kayıt ve şart aranmadan doğrudan doğruya Tarım ve Orman Bakanlığınca el konulur” hükmünü taşımaktadır. ......Yine sanığın ve zabıt mümzii tanığın keşif mahallindeki beyanlarında Abant Gölü çevresinde Milli Park Sınırları içerisinde bir çok evin yapılmak suretiyle Milli Park Alanları’nın işgal edildiği ve bu evler için mahkemelerce kararlar verilmesine rağmen el koyma, boşaltma, yıkım işlerinin yapılmadığı anlaşılmakla 2873 Sayılı Yasanın 15 inci Mad.nce yüklenen görevlerini yapmayan görevliler hakkında suç duyurusunda bulunmak gerekmiştir.”[18]
Bu örnekte sanık hakkında ilk tutanağın tutulduğu tarihten, yukarıda alınan kararın tarihine kadar, 2873 Sayılı Yasanın 15. Mad. uyarınca gereğini yapmayan ilgililer hakkında gereğinin takdir ve ifası için Mudurnu Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş, Abant Milli Parkı sınırları içerisinde tutanak tutulup yargılanan, kararları kesinleşen sanıklara ait evler hakkında yine 2873 Sayılı Kanun 15. Mad. ile gereğini yapmayan görevliler hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur.   
Mudurnu Cumhuriyet Savcılığı ve Mudurnu Sulh Ceza mahkemesi Başkanlığı’nın emirlerinde [19] ;
a.       2873 Sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra Milli Park sınırları içerisinde yapılıp hakkında tutanak tutulmayan, yargıya intikal ettirilmeyen inşaatlar için dava açılmasının sağlanmasını talep etmekte ve ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulmaktadır [20].
b.      İsimleri listede bulunan ve haklarında dava açılan şahısların yine bizzat mahallinde inceleme yapılarak inşaata devam etme veya fiilen bitmiş olan inşaatı kullanma gibi suç oluşturan eylemlerine devam edip etmedikleri, devam ediyorlar ise bunlar hakkında da suç tutanağı tanzim edilmesi ve evi kullananlar hakkında suç zaptı istenilmektedir [21]

VII. YAYLALARA İLİŞKİN ÖNERİLER

VII.1. Bolu İli Turizm Master Planı Kararları
Bolu İli Turizm Master Planı’nın Abant Gölü Tabiat Parkı’na yönelik başlıca kararları aşağıda özetlenmiştir:
·      Nitelikli altyapı geliştirilmesi
·      Günübirlik aktivite çeşitlerinin açık alan kullanımları ağırlıklı olarak arttırılması
·      Konaklama kapasitesinin ekonomik arz yaratacak tesis türleri ile arttırılması, bu amaçla öncelikle mevcut yayla evlerinin fonksiyonel kullanımı
·      Mevcut Çevre Düzeni Planının revizyonu
·      Uygulama ölçeğinde (1 / 1000) planın yapılması
VII.2. Abant Gölü Tabiat Parkı Tefrik Raporuna Göre Yapılacak Çalışmalar [22]
·         Mevcut yayla evlerinin gelişimi sınırlandırılacak, beton evler yapılmayacak ve mümkün olduğu takdirde aynı mimari tarzda restore edilecektir.

VII.3. Bolu İli 1/100 000 Ölçekli Çevre Düzeni Plan Kararları
2007 Yılında onaylanan ve 2020 Yılını hedefleyen Bolu ili 1/100 000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı, Plan hükümlerinin yaylalara ilişkin olanları aşağıdadır:
YAYLA TURİZMİ :
(Mad. IV.1.20.) Planlı kentsel alanların dışında kalan kırsal yerleşmelerde tarımsal faaliyetler ile yayla turizminin desteklenmesi esastır.

(Mad. VI.2.13.3.) Yayla Turizmi Alanları
Bu alanlarda doğal çevre içerisinde yer alan doğal yaşam ile bütünleşecek etkinliklerin yer aldığı dış görünüşte yöresel mimari ve yapı malzemelerinin kullanıldığı konaklama tesisleri ve tamamlayıcı tesisler yapılabilir. Bu alanlar Mera Kanunun kapsamı dışındaki alanlarda planlanacaktır.
Yapılanma koşulları: 
Emsal (E ) : 0.20    2 kattır.

(Mad. III.4.3.6.) Yayla Turizmi Alanları
Doğal çevre içerisinde yer alan, doğal yaşam ile bütünleşecek etkinliklerin yer aldığı, dış görünüşte doğal çevreye uygun yapı malzemelerinin kullanıldığı turizm tesislerinin yapılabileceği alanlardır.
YAYLAK, KIŞLAK ve MERALARIN KULLANIMI :
(Mad. VI.2.5.) Tahsis amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan 4342 Sayılı Mera Kanununda gösterilenden başka şekilde yararlanılamaz. Ancak, bu Kanuna veya daha önceki kanunlara göre mera, yaylak ve kışlak olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri bu amaçla kullanılan arazilerden;                                
a) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine; 3213 sayılı Maden Kanunu ve 6326 sayılı Petrol Kanunu hükümlerine göre verimliliği kesinlikle saptanan maden ve petrol arama, ön işletme ve işletme faaliyeti için zaruri olan,                                                                   
b) Kültür ve Turizm Bakanlığının talebi üzerine, turizm yatırımları için zaruri olan,                          
c) Kamu yatırımları yapılması için gerekli bulunan,
d) Köy yerleşim yeri ile uygulama imar planı veya uygulama planlarına ilave imar planlarının hazırlanması, toprak muhafazası, gen kaynaklarının korunması, milli park ve muhafaza ormanı kurulması, doğal, tarihi, ve kültürel varlıkların korunması, sel kontrolü, akarsular, ve kaynakların düzenlenmesi için ihtiyaç duyulan,
e) 442 sayılı Köy Kanununun 13 ve 14 üncü maddeleri kapsamında kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan,
e)Ülke güvenliği ve olağanüstü hal durumlarında ihtiyaç duyulan,
Yerlerin ilgili müdürlüğün talebi, komisyonun ve defterdarlığın uygun görüşü üzerine, valilikçe tahsis amacı değiştirilebilir ve söz konusu yerlerin tescilleri Hazine adına, vakıf meralarının tescilleri ise vakıf adına yaptırılır.
(a) bendi kapsamında başvuruda bulunan işletmeciler ile (c) bendi kapsamında başvuruda bulunan kamu kurumları faaliyetlerini çevreye ve kalan mera alanlarına zarar vermeyecek şekilde yürütmekle ve kendilerine tahsis edilen yerleri tahsis süresi bitiminde eski vasfına getirmekle yükümlüdürler. Bu yerler tahsis süresi bitiminde özel sicile kaydedilir.

ÖZEL PLANLAMA BÖLGESİ (Mad. III.1.3.)
Bir veya birden çok İlçe Planlama Bölgesi içinde yer alan ve ilçe planlama bölgelerinin genel özelliklerinden farklı özellikleri bulunan; Koruma - kullanma bağlamında titizlikle ele alınması, özenle korunarak kullanılması gereken bu amaçla, öncelikle planlanması zorunlu olan, (Milli park, tabiat parkı, sitler, ören yerleri, tümülüsler, göller ve çevreleri, şelaleler, rekreasyon alanları, yaylalar vb. )  bölgelerdir.
Bu bölgeler; daha önce 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planları yapılmış, yürürlükte bulunan planlarla tanımlanmış alanlarla, 1/25.000 ölçekli planlarının yapılması öngörülen özgün nitelikli alanları, yayla nitelikli bir/birden çok köy yerleşik alanı ve yakın çevresini, Entegre hayvancılık ( kanatlı ve diğer) tesislerin kurulabileceği alanları kapsar

VII.4. SONUÇ VE ÖNERİLER
Abant Gölü Tabiat Parkı içerisinde yer alan yaylalar ile ilgili iş ve işlemler 2873 sayılı Milli Parklar ve 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine tabidir. Ayrıca, Abant Gölü Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı ve Bolu İli Çevre Düzeni Planı kararları da geçerlidir.
Yaylalarda gelişme sınırlanmalı, geleneksel yayla evi mimarisi korunarak, gerekenlerin onarılarak yenilenmesine izin verilmelidir.
Yaylalarda kaçak yapılmış yayla evleri özel projelerde değerlendirilmeli, taban alanı ve gabarisi çevreye aykırı olmayanlar korunarak, aykırı olanlar tasfiye edilmelidir.
1.  Mimari Tipolojik Çalışmalar Yapılması: Bunun için geleneksel yayla evlerinin plan ve mimari tipolojisine yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Var olan çalışmalar değerlendirilmelidir.
2.     Bakım ve  Onarım Yönetmeliği: Onarıma gereksinim duyan yayla evleri projesi ile izin alındıktan sonra, hazırlanacak ‘Bakım ve Onarım Yönetmeliği’ uyarınca geleneksel mimari özellikler temel alınarak onarılmalıdır.
3.       Hukuksal Sorunların Çözülmesi: Yaylaların kadimden gelen “zilliyetlik” hakkı vardır. Yayla evleri mülk olarak edinilememektedir. Bunun yasal olarak çözümlenmesi gereklidir.
4.      Yaylaların bazıları “Yayla Turizm Alanı” olarak ilan edilebilir. Köy Tüzel Kişiliğine veya oluşturulacak turizm kooperatifine bağlanabilir. Bu yaylalar Orman Bakanlığı’ndan Kültür ve Turizm Bakanlığı tasarrufuna aktarılmalıdır.
5.      Abant, Aladağ, Sarıalan yaylaları ile ilin kuzeyindeki bazı yaylalar “Turizm Alanı” olarak ayrılabilir. Buralarda yayla dokusu ve mimarisine uygun projelendirilecek ve köylülerce işletilecek pansiyon, butik otel, yeme-içme yerleri, köy ürünü satış birimleri planlanmalı ve uygulanmalıdır.
6.       Yasal Düzenleme : Yayla Evi Aile Pansiyonculuğu: Bolu, 300 civarında yaylası ile önemli bir potansiyele sahiptir. Yasal düzenlemeler yapılarak geleneksel yayla evinde aile pansiyonculuğu yapılmasına ilişkin bir yönetmelik düzenlenmelidir.
7.       Orman ve milli park yasaları uyarınca mülk tesis edilemez, ancak kullanım hakkı verilebilir.
8.       Yayla Planlaması: Doğa turizmine uygun yaylalar saptanarak bu yaylalar koruma  ve eko-turizm amaçlı planlanmalıdır.
9.       Yerel Kültürün Korunması ve Sunumu: Kırsal turizmin en önemli özelliklerinden biri yerel kültürdür. Yerel kültür, özellikle yabancı turistlerin ve şehir halkının ilgi odağıdır.
10.   Bu nedenle turizm etkinliklerinde yerel halkın katılımı çok önemlidir.
11.   Tehditler: Ancak turizm etkinliklerinde gelenek-göreneklerin zayıflaması, gençlerin turistlere özenmeye başlaması, hoşgörü ve misafirperverliğin yok olması gibi tehlikelerle karşı karşıya kalınabilmektedir.
12.   Geleneksel Yaşam Tarzının korunması ve geliştirilmesi: Bu konuda Yayla alanında; geleneksel yaşam tarzı korunarak devam etmesi sağlanmalıdır.
13.   Folklorik Ögelerin Korunması ve Geliştirilmesi: Folklorik değerlere önem verilerek halk oyunlar, enstrümanlar, geleneksel giyim gibi folklorik zenginlikler araştırılmalı geliştirilmelidir.
14.   El Sanatların Korunması ve Geliştirilmesi: Geleneksel el sanatlarına önem verilmelidir. El sanatlarının gelişmesinde yerli ve yabancı turistlerin önemli rolü olacaktır. Bu nedenle eskiden yapılan kilim dokumacılığı gibi ek sanatları gelişerek köy halkı için ek bir gelir kaynağı elde edilebilir.
15.   Yayla Festivalleri: Yayla festivalleri daha organize biçimde düzenlemeli, Ankara, Bolu ve İstanbul halkı bu festivallere dernekler aracılığıyla davet edilmelidir. Festivallerde yerleşimler her yönüyle tanıtılmalıdır.
16.   Yemek Kültürü’nün Geliştirilmesi ve Tanıtılması: Zengin bir yemek kültürüne sahip olan Bolu’nun bu özelliği geliştirilmeli ve tanıtılmalıdır. Bu konuda köyün kadınlarına daha aktif görevler düşmektedir. Böylece kırsal alanda kadının statüsü de değişip daha aktif görevler akacaktır.
17.   Altyapı ve Çevre Sağlığı: Yaylalara götürülecek altyapı hizmetlerinin kalite ve sayısı önemlidir. Hayvanlarla birlikte barınmanın getireceği çevre sorunları önem taşımaktadır. Öncelikle kanalizasyon sorunlarının çözülmesi gerekmektedir. Ulaşım güzergâhlarında ulaşım ağı çözümlenmeli, toprak patika yol nitelik olarak yükseltilmelidir.
18.   Kültür ve Doğa Turları: Kıbrısçık İlçesi için Bolu ve yakın çevresinin dahil olduğu doğal ve kültürel turlara eklemek önem taşımaktadır.




KAYNAKLAR
·   Tunçer, M., Proje Yöneticisi,  2001-2003,  ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI UZUN DEVRELİ GELİŞME PLANI,  1/25 000 VE 1/10 000 Analitik, Sentez ve Planlama Raporları, UTTA Planlama & Danışmanlık Ltd. ve SELİN Ormancılık A.Ş., Orman Bakanlığı, Milli Parklar ve AYH Gn. Md., Bolu MPAYH Başmühendisliği.
·   TUNÇER, M., Abant Yaylaları Araştırma ve Değerlendirme Raporu, 2002.
·   Abant yaylalarında mimari ve çevresel tespit çalışmaları ile anket çalışmaları; Tunçer, M. (Proje Yöneticisi), Bilensoy, Y., (Proje Koordinatörü, Orman Y. Müh.), Altun, S. (Peyzaj Mimarı), Akpınar, E. (Şehir Plancısı).
·   Bolu İli 1/100 000 Ölçekli Çevre Düzeni Plan Kararları, 2007, Bolu Valiliği İl Özel İdaresi, UTTA Planlama, Projelendirme, Danışmanlık Ltd., Şti.
·   Bolu / Orman Böl. Müd. Abant İşl. Şefliği Abant Gölü Tabiat Parkı Özel Amenajman Planı (1991 – 2010),Orman Yük. Müh. BOZ., M.,,  S. 5
·   BAHADIR, Ö., 27. 07.2000 Tarih ve 2.M.4.2/286-2880, Orman Bak., Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Gn. Müd.’ne Yazılan Yazı.
·   Geçmişten Günümüze Mudurnu, 1994, S. 62
·   T.C. Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin; 2000/13495 Esas No’lu ve  2000/16311 Sayılı Kararına bağlı olarak 7M/20001.01.024 Sayılı Yargıtay İlamı
·   T.C. Mudurnu Sulh Ceza Mahkemesi, 1999/197 Esas No, 2000/051 No’lu Karar, S. 4 -6.
·   Mudurnu Cumhuriyet Savcılığı’nın 26.05.2000 Tarih ve 2000/186 Sayılı hazırlık dosyasına konu olan emirleri ekindeki Mudurnu Sulh Ceza Mahkemesi Bşk.’nın 18.05.2000 Tarih ve 1999/197 ve 2000/151 Sayılı emirleri.
·   Bolu Valiliği’nin 25.07.2000 Tarih ve B054VLK4140300-22.18.1.1./1336 Sayılı Yazısı.
·   Orman Bak., Batı Karadeniz Böl. Müd., Karacasu MP Müh.’nin MP ve AYH BaşMüh.’ne yazdığı 07.08.2000 Tarih ve 03.M.03.01/128 Sayılı Yazı.
·   Tabiat Koruma Alanı ve Çevre Sorunları Grubu, Eylül 1988


[1] Tunçer, M., Proje Yönetimi ve Planlama,  2001-2003,  ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI UZUN DEVRELİ GELİŞME PLANI,  1/25 000 VE 1/10 000 Araştırma ve Plan Raporları, UTTA Planlama & Danışmanlık Ltd. ve SELİN Ormancılık A.Ş., Orman Bakanlığı, Milli Parklar ve AYH Gn. Md., Bolu MPAYH Başmühendisliği.

[2]  Yaylalarda mimari ve çevresel tespit çalışmaları ile anket çalışmaları yapan grup; Tunçer, M. (Proje Yöneticisi), Bilensoy, Y., (Orman Y. Müh.), Altun, S. (Peyzaj Mimarı), Akpınar, E. (Şehir Plancısı).
[3] Bolu / Orman Böl. Müd. Abant İşl. Şefliği Abant Gölü Tabiat Parkı Özel Amenajman Planı (1991 – 2010),Orman Yük. Müh. BOZ., M.,,  S. 5
[4] Yaylalarda hayvanların barındığı ahır-dam gibi kalıcı olmayan yerlerin tahliyesi söz konusu olmadığı belirtilmektedir.
[5] BAHADIR, Ö., 27. 07.2000 Tarih ve 2.M.4.2/286-2880, Orman Bak., Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Gn. Müd.’ne Yazılan Yazı.
[6]  abant gölü tabiat parkı uzun devreli gelişme planı, y.a.g.e., 2002.

[7] Geçmişten Günümüze Mudurnu, 1994, S. 62
[8] www.ikarus.com.tr/sub/egitim/bolge.html
[9] Abant Gölü Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı, Analitik Etüd Raporu, 2003, Orta Doğu Ormancılık Ltd., S. 143.
[10] Geçmişten Günümüze Mudurnu, 1994, S. 64
[11] Abant Gölü Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı, Analitik Etüd Raporu, 2003, Orta Doğu Ormancılık Ltd., S. 147.

[12] Geçmişten Günümüze Mudurnu, 1994, S. 66
[13] Abant Gölü Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı, Analitik Etüd Raporu, 2003, Orta Doğu Ormancılık Ltd., S. 152.


[14] Madde 17.
[15] 93/1 Maddesi.
[16] T.C. Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin; 2000/13495 Esas No’lu ve  2000/16311 Sayılı Kararına bağlı olarak 7M/20001.01.024 Sayılı Yargıtay İlamı
[17] T.C. Mudurnu Sulh Ceza Mahkemesi, 1999/197 Esas No, 2000/051 No’lu Karar, S. 4.
[18] T.C. Mudurnu Sulh Ceza Mahkemesi, 1999/197 Esas No, 2000/051 No’lu Karar, S. 6.
[19] Mudurnu Cumhuriyet Savcılığı’nın 26.05.2000 Tarih ve 2000/186 Sayılı hazırlık dosyasına konu olan emirleri ekindeki Mudurnu Sulh Ceza Mahkemesi Bşk.’nın 18.05.2000 Tarih ve 1999/197 ve 2000/151 Sayılı emirleri.
[20] Aynı konu Bolu Valiliği tarafından da incelemeye alınmış ve Bolu Valiliği’nin 25.07.2000 Tarih ve B054VLK4140300-22.18.1.1./1336 Sayılı emirleri ile konular hakkında bilgi istenmiş ve yetkililerle görüşülmüştür.
[21] Orman Bak., Batı Karadeniz Böl. Müd., Karacasu MP Müh.’nin MP ve AYH BaşMüh.’ne yazdığı 07.08.2000 Tarih ve 03.M.03.01/128 Sayılı Yazı.
[22] y.a.g.e., Tabiat Koruma Alanı ve Çevre Sorunları Grubu, Eylül 1988

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder